Piyasalarda hızlı hareketler sonrasında bir miktar dengelenmenin olduğu bir haftayı geride bırakmanın ardından yeni haftaya sürpriz bir gelişme ile başlıyoruz. TCMB Başkanı Murat Çetinkaya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevinden alınırken, Başkan Yardımcısı Murat Uysal yeni başkan olarak atandı. Yaşanan bu gelişme ile birlikte piyasalar yeni haftaya tamamen bambaşka bir gündem ile başlıyor olacak.
Öncelikle bu gelişme ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları sonrasında MB’nın bağımsızlığı konusunda piyasalarda yeni soru işaretleri oluşacak görünüyor. Yeni diyorum çünkü bir süredir zaten MB’nın tarafsızlığı konusu pek çok kez gündemin bir parçası olmuştu. Sonrasında siyasi otorite ile farklı yönde alınan kararlar bu konuda piyasanın daha yumuşak bakmasını sağlamıştı. Ancak Cumhurbaşkanı’nın bugünkü açıklamaları bu konuda daha büyük bir soru işareti yaratabilir. Bu durum, piyasaların güveni ve algılamaları açısından önemli bir konu. Çünkü piyasa tamamen bir algılama meselesidir.
Piyasalarda zaten 25 Temmuz tarihindeki toplantıda en az 1 puan (100 baz puan) seviyesinde bir indirim olması bekleniyordu. Yılı %14-15 seviyesinde bir enflasyon ile kapatacağımız beklentisini dikkate aldığımızda bunun 4-5 puan üzerinde bir faiz olması, yani yıl sonuna kadar MB’nın her toplantıda temkinli bir şekilde indirimlerine devam ederek toplamda 400-500 baz puan indirime gideceği zaten genel piyasa çevrelerinde kabul görmüş ve buna paralel fiyatlamalar başlamıştı.
İstanbul seçimi sona ermiş, S-400 konusunda ılımlı haber akışları başlamış ve döviz kuru gerileyerek daha stabil seyirler gösteriyordu. Türkiye’nin risk primi 364 seviyesine gevşemiş ve tahvil faizleri yıl sonuna kadar oluşacak 400-500 puanlık bir indirimi şimdiden fiyatlara yansıtmıştı. Son bir ayda %25 seviyesinden %19 seviyesine gerileyen tahvil faizleri gördük. Sonuç olarak piyasalarda zaten MB’nın faiz indirim sürecine gideceği ancak bunu hızlı bir şekilde değil gelişmeleri izleyerek daha temkinli bir indirim süreci içerisinde gerçekleştireceği bekleniyordu.
Dolar
Son gelişme ve açıklama ile piyasadaki bu beklentiler büyük oranda değişecek görünüyor. Piyasalarda 25 Temmuz tarihindeki toplantıya yönelik olarak yüklü miktarda bir indirim beklentisi güç kazanmış durumda. Buna paralel olarak dolar kurunda ilk etapta sert bir yükseliş, borsada ise satış baskısı görebiliriz. Ancak ilk fiyatlamalara bakmanın çok doğru olmayabileceğini söylemek isterim. Asya piyasalarında bu yazının yazıldığı saatlerde 5.81 gibi bir kur seviyesi geçmekte. Cuma gününe göre %3.2 yukarıda. Ama pek çok kez piyasaların gelişmelere ani refleks hareketi ile karşılık verdiğini ardından daha dengeli fiyatlamalar oluştuğunu izledik. Bu nedenle kurdaki ilk fiyatlamaları bir gösterge olarak almamakta fayda var. Piyasa aktörlerinin devreye girmesi ve işlem hacminin yüksek seviyeye ulaştığı sabah saatlerinde oluşacak seyirler daha iyi bir gösterge olabilir.
Dolar kurunda bir seviye vermek böyle günlerde her zaman zor iştir. 22 günlük ortalamanın bulunduğu 5.75 seviyesi ve 50-günlük ortalamanın bulunduğu 5.89-5.90 seviyeleri kritik teknik seviyeleri olarak izlenebilir. Önemli olan dolar kurunun ilk başta nereye yükseldiği değil, yükseldiği yerde kalıp kalmayacağını görmek. Tam da bu konuda MB’nın ya da otoritelerin piyasa ile güçlü bir iletişime geçmesi çok önemli olur. Hiçbir açıklama yapılmaması piyasaları kendi kaderine terk etmek gibi bir gelişmedir. Bu en iyi seçenek değildir. Piyasa ile iletişimi yüksek tutmak piyasa beklentilerini kontrol etmek açısından yararlı olacaktır.
Bunun dışında bu kararın döviz kurlarında oynaklık yaratacağı büyük ihtimalle karar alıcılarında tahmin ettiği bir gelişme olacaktır. Buna paralel MB’ndan piyasadaki oynaklıklara karşılık tedbirler önceden düşünülmüş olabilir. Bu nedenle ilk fiyatlamalara göre hareket etmek yanıltıcı olabilir. Sakin bir şekilde piyasaları izlemek ve fiyatlamaların nerede dengeleneceğini beklemek yararlı olabilir.
Piyasalar genelde iki türkü hareket eder. Birincisi en kötüyü şimdiden fiyatlamaz ilk başta refleks bir tepki gösterir ve 25 Temmuz tarihindeki MB kararını bekler, kararı görüp karara göre fiyatlamasına devam eder. İkincisi ise şimdiden yüklü bir faiz indirimini sanki olacakmış gibi fiyatlayıp, fiyatladığı seviyede 25 Temmuz tarihini beklemeye devam eder. Nasıl bir fiyatlama olacağını şiddetini yarın daha net bir şekilde göreceğiz. Ancak MB’nın iletişimi yüksek tutarak piyasa beklentilerini yönetmesi veya yönetmeye çalışması kritik önem arz ediyor.
Borsa
Borsaya gelince, muhtemelen satış baskısı ile bir açılış görebiliriz. Yorumlarımda hep bahsettiğim 98600 seviyesi, yani geçen hafta pazartesi günkü açılış seviyesi halen kritik öneme sahip. Piyasa bu seviyede bir açılış yapmış ve önemli bir GAP oluşturmuştu. Ben bu GAP’in 98600 altına düşmedikçe bir “breakaway gap” (direnç kırılması ile oluşan) ya da bir “runaway gap” (önemli haber akışı ile mevcut yükselişin daha da güçlenerek devam etmesini sağlayan) nitelikte olduğunu düşünüyordum. Geçen hafta sonunda breakaway gap ihtimali daha yükselmişti. Ancak Borsa endeksi 98600 seviyesinin altında kapanışlar vermeye devam ederse bu “common gap” (sıradan ) konumunu alacak ve boşluğun ilerleyen günlerde kapatılması ihtimali artacak. Bu durumda 96650 seviyesine kadar gerileme riski ortaya çıkacak.
Bununla birlikte endeksin kapanışı önemli olacak. Eğer 98600 altında kapanışlar yapmaz ve bu seviye üzerinde tutunursa yukarı yükseliş iddiamız devam edecek. Burada da yine ilk açılış seviyesine göre hareket etmemekte fayda var. Günün ilerleyen saatlerinde borsada farklı fiyatlamalar görülebilir. Sert aşağı açılıp sonrasında gelişmelere bağlı olarak tepkiler veya toparlanmalar görülebilir.
Burada banka hisselerinin seyri çok önemli olacak görünüyor. Faiz indirimi daha fazla olacak beklentisi ile yukarı yükselişler görürsek endeks için fazla korkulacak bir durum olmayacaktır. Eğer Cuma günü banka hisselerindeki yükselişin böyle bir gelişmenin önceden fiyatlanması nedeni ile olduğunu düşünüyorsanız bu durumda Bankaların yükselişini sürdürmesi beklenebilir. Bu konuda yorum yapmak zor. Ancak piyasalar sürprizlerle doludur.
Uzun vadeli yatırımcılar için değişen bir durum yok. Yeter ki taşıdığınız şirket güçlü, güvenilir, iyi yönetilen, ihracatı güçlü, dengeli borç nakit yönetimi olan ve karlılığını koruyan şirket olsun. Uzun vadede bu şirketler ön plana çıkmaya devam edecek. Tamamen yurtiçine çalışan firmalarda ise zayıf bilançolar görmeye devam edeceğiz. Kısa vadeli alım satım yapan yatırımcıların ise işi kolay görünmüyor.
Buradaki görüşler kişisel görüşlerimdir. Kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir ve yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Burada yer alan görüşler genel yatırım yorum ve tavsiyesi kapsamındadır. Buradaki görüşler kişisel risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Burada yazılanlara göre hareket ederseniz risk size aittir. Lütfen sitedeki uyarı yazısını okuyun.